Ben erdemden başka zenginlik tanımıyorum. ( İbn-i Sina )

25 Aralık 2010 Cumartesi

İMKANSIZI DENEMEK LAZIM

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama, yarım saat erkene kurulsun saatin.



Ke...di gibi gerin, ohh n...e güzel yine uyandım diye sevin. Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.


Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin. Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin. Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart, çek kızarmış ekmek kokusunu içine.


Bak güzelim kahvaltının keyfine. Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis, önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.


Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.



Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, ohhh şöyle bir hafifle. Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için “alo” de, hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa.


Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al. Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok darda iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?


Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi? Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor. Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.


Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun. Saklama tabakları, bardakları misafire, sizden ala misafir mi var bu dünyada. Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, şöyle keyif’e keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının. Gece evinde, dostların olsun sohbetin yemeğin, kahkahan olsun.


Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Can Yücel

KARDEŞİME


Kardeşime....


Kardeş demek hayat demektir... Kimi zaman aldığın nefeste diyebilmek... kimi zaman üzüldüğün anda karşında bulabilmek... Hiçbir zaman sevgili kardeş gibi olamaz... kardeşin aşkı sevgiliden çoktur... Sevgili terk eder, kardeş yanında baki kalır... Sevgili emreder, kardeş teselli eder... Kardeş sevgiliden çok sever... Bilir misin bizde kardeşlik nedir... Nefesin kesilirse, al benim canımı kullan ... senindir... .Yolun sonu uçurumsa eğer... geri dön... İlk adım benimdir...

16 Aralık 2010 Perşembe

FARZET Kİ ÖMRÜN BİR GÜN

Sabaha çıktıktan sonra artık geçen geceye bakma. Çünkü şerri ve hayrı ile giden dünü değil bugünü yaşayacaksın. Farzet ki ömrün sadece birgün, o da bugün… Bugün doğdun ve bugün Rabbine kavuşacaksın. Geçmişin kederi, geleceğin kaygısı ile ayağının sürçmesine müsaade etme. Bütün dikkatini, ihtimamını, çalışmanı, bugüne teksif et. Ömrünün bu son gününün namazlarını mutlak surette huşu içinde eda et! Kur’an’ı Kerim-i tedebbür ederek oku. Tesbihatını huzurda yapıyormuşçasına yap. Ahlakına, muamelatına dikkat et. İnsanlara faydalı olacak işler konusunda son derece azimli ve gayretli olarak gününü geçir. Bu son gününün saatlerini iyi kullan. Dakikalarını senelere, saniyelerini aylara dönüştür. Yüce Mevlayı çokça zikret. Bugün tarlana hep hayır ek. Günahlarından tövbe et. Kinden, hasetten uzak ol. Rızkına razı ol. Eşini, çocuklarını mutlu et. Kendin Ol – İmmea Olma

12 Aralık 2010 Pazar

AZRAİL'İN GÜZELLİĞİ

Azrail in Güzelliği..
Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu has...tam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm. Ancak Serap"ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için İzmir"e gitmek istedi. Kışaylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa 1 süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak:



-"Doktor bey" dedi. "Ben size...dargınım." "Niçin?" diye sordum.
 -"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?"



Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. Onu üzmemeye çalışarak:


--"Doktora ulaşmak kolaydır" dedim. "Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..."



Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlarını bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu.Vefatına bir hafta kala:


-"Doktor bey" dedi. "Ben ölürken ne söylemeliyim?"


-"Senin durumun çok özel" dedim. "Kelime-i Şehadet sana uzun gelir. O anı farkedince "Muhammed"" (s.a.v) sana yeter."



O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap"a sürekli morfin yapıyor ve O"nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek:


-"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi. "Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum. "Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?.



İşte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap"ın acizliği hürmetine sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim.


Ertesi gün Ona:


-"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin."
 Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:


-"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"


-"Kızım" dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."



Salı günü Serap"ın ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim.Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:


-"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!" dedi ve devam etti:


-Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:



-Doktor beye söyleyin, dedi. Azrail, Onun söylediğinden de güzelmiş!...






[-Onk. Dr. Haluk Nurbaki den gerçek bir hatıra-]

11 Aralık 2010 Cumartesi

SEVGİYİ YAŞAMAK

CANIM ANNEMLE DOĞUM GÜNÜMDE
(2010-ÇAVUŞBAŞI)
''Sevilmeli insan, hem de kusurlarıyla sevilmeli. Zaten onu güzelleştiren biraz da kusurları değil mi!. Neye yarardı herkesin tam ve mükemmel olduğu dünya. Sıkıntısı çekilir miydi onun hiç. Kötülüklerin bilinmediği yerde iyilikler nasıl bilinir ki? Kusur olmayan, çirkinlik bulunmayan ortamda mükemmelin, güzelin ne kıymeti olur!. Zıtların bayram yeri değil mi burası? Ve zıtların çocuğu değil mi insan? Güzelse insan, sevimliyse, bu haliyle, bu yapısıyla güzel ve sevimli. Öyleyse insan, insan olarak sevilmeli. Hiç hayale kapılmadan, ütopik olmadan, ona olmayan şeyler yakıştırılmadan. Bu şarkı kendi güftesiyle bestelenmeli, kelime katılmamalı güfteye. Çirkinleşir sonra, sevimsizleşir, kulak tırmalar ilâve kelimeler. Şiir ahengini kaybeder. Dümdüz bir ova, hatta bir çöl düşünün, dağları, bayırları olmayan; işte oraya döner insan şiir ahengini kaybedince. Çekilmez olur, sıkıntılı olur. Deniz dalgalarıyla sevilir. Ovalar tepelerle bütünleşir, seyredilmeye doyum olmaz hafif hafif dalgalanan denizi, tepelerle içice, koyun koyuna düzlükleri.. Dalga dalgadır insan duygularıyla. Düzlükleri, çukurları ve tümsekleri vardır onun his âleminde. Sıçrama taşı gibi durmaktadır zaafları önünde. Bu zaaflarla mükemmeli yakalayacaktır insan. Günah işleyecek, tevbe kapısına koşacaktır. Sevilecektir Rabb'i tarafından. Dönüşüyle Rabb'ini hoşnut edecektir. Çölde bineğini yitirmiş insan ümitsiz bakışları arasında bineğini başucunda bulması sevinciyle anlatılır hadîslerde, günahkâr kulun İlâhî dergaha dönüşü. Mukaddes sevinç verir Rabb'e kulun geri gelişi, günahla kaybolmuşken biraz önce. Hiç günah işlenmeseydi,hiç hatamız olmasaydı? Onun affediciliği nasıl tecelli edecekti böyle bir dünyada? Engin rahmeti nasıl gözler önüne serilecekti günahsız dünyada? Eğer, deniliyor hadîste, siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi götürür, yerinize günah işleyip tevbe eden insanları getirirdi.. Allah (cc) bizi bu halimizle seviyor demekki.. Günahkâr halimizle. Ama günaha rızası ve izni yoktur O'nun. Çünkü "gayûr" dur Allah. Günahların yasaklanmasında dahi bir sevgi saklıdır insana. Rabb'in insana sevgisi saklıdır.'' (Şemseddin Nuri)

''Bizim sevgi anlayışımız hayatta tatbik görür daima. Ütopik değildir, göstermelik değildir bu sevgi. Ve çapı bu sevginin bütün varlığı içine alacak kadar geniştir. Bütün varlık sevgi içine girdiğinde dünyamız bir başka güzelleşecektir..''

Dilde değil,özde ve yürekte sevgiyi yaşamak,yaşatmak umudu ile..



CAFE PEPELA

6 Aralık 2010 Pazartesi

SEN BENİ KAYBETTİN


SEN BENİ KAYBETTİN

Ey Yarrr...

Unuttuğumu sanarak bir kez daha yanılmışım.

Bugün seni sevdigim için, bir kez daha pişmanlık içinde kıvranıyor yüreğim.

Seni nasılda görmek istediğim gibi görmüşüm ve nasılda taşıdığın değerlerden farklı değerler

yüklemişim sana.

Sen doğruluğunla, dürüstlüğünlemi biliniyordun?

Benimle bir oyuncak gibi oynadığını, ömrümün baharında bana hazanı tattırdığını,

toz pembe bir dünyayı kararttığını bilmediler değil mi ?

Bir oyun oynadın benimle, sonunda ben mağlup sen galip geldin.

Gurur duydun bana yaşattığın mağlubiyetle. Zaferlerine zafer katmıştın değil mi?

Beni yenmek seni dünya hayatında daha güçlü kıldı, dünyayı kazandın değil mi?

Oysa ben nedensiz gidişinde bile, seni suçlayamamıştım, bak nasılda yanılmışım.

Ey Yarrr...

Bu satırları okuduğunda beni bir kez daha mağlup ettin sandın değil mi?

Yoook bu seferde sen yanıldın, sen aldandın.

Sen kazandığını, güçlendiğini sanırken aslında mağlubiyetini imzaladın.

Neyi kaybettiğinin bile farkında olamıyorsun degil mi?

Sen beni kaybettin, beni. Beni kaybederken, seni seveni kaybettin.

Sevmek kolayy, sevilmek zordur bilmedin.

Seni benim kadar kimse sevmiyeceğini kendin söyledin, unutuverdin.

Sana sahip olmadığın değerleri yükleyerek, seni ben yücelttim.

Şimdi beni kaybettin ve sen değerini yitirdin.

Bu bir aldanış değil, bin aldanışın olacak bilmelisin.

Şimdilik yüceldiğini sanarak günden güne bana yaptığının vebali ile tükeneceksin.

Çünkü

Sen

BENİ

kaybettin

...

alıntı

23 Kasım 2010 Salı

SEVGİLİ ÖĞRETMENİME / FUAT GENCAL


(Not; Bu şiir 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla
Damla'da da yayınlanmıştır.)

 
SEVGİLİ ÖĞRETMENİME
 ( İlk öğretmenim, dayım  Selahattin Gencal’a saygılarımla.)

Siz
En büyük
Ve ilk öğretmenimdiniz.
Gülümsemeyi dudaklarıma, yüzüme
İşlediniz.
Lehimlediniz dürüstlüğü, ahlâklılığı
İçime.



Öğrenciliği sınıfında doyamadım
Ğ’yi sözlükte, sizi başka okullarda bulamadım.
Rahat rahat ders verirken siz
Elele çevreni alırdık biz.
Temizlik imandandır sözünü her zaman söylettin.
Mutluluğu amaç bellettin.
Enerjinle yaşıyoruz, yaşayacağız
Nerede olsak sizi anacağız.
İçimizdesin
Mutlu yarınlarda da duyulacak sesin
Ellerinden öpeceğiz, şimdi nerdesin?



Fuat Gencal (Öğrenciniz)
Muradiye, 1974

13 Kasım 2010 Cumartesi

KİM BİLEBİLİR

 KİM BİLEBİLİR
Günahkâr bir adamdı. Ayık gezmezdi. Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan. Ölse de bir kurtulsak, diyorlardı. Bir karısı vardı adamın, bir de kendisi. Hiç çocukları olmamıştı. Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu. Kadın ise adamın haline üzülse de ses çıkarmazdı, çıkaramazdı. 

7 Kasım 2010 Pazar

Zilhicce ayında oruç tutmanın fazileti

Zilhicce ayında oruç tutmanın fazileti nedir,hangi günlerde oruç tutmalı?
Kurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir.
Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur.
Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:

(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya,
bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.)
[İbni Mace]


(Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevap
verilir.) [Beyheki]

24 Ekim 2010 Pazar

NURUŞUM / SABAHATTİN GENCAL

NURUŞUM
              ( Eşim Nurhayat Gencal'a)
Sen ağlarken ben sevindim mi,
Ben üzülürken sen güldün mü,
Bunun sebebini hiç düşündün mü?


Senlik benlik kalktı aradan
Bizi eş yaptı Yaradan.
Sen benim havam oldun,
Ben senin suyun.
Birbirimizi soluyup
Birbirimizi içtik.
Güzelce geçinip gittik.
Eşim, duygudaşım, arkadaşım,
Dilerim Tanrıdan
Geçinmemiz örnek,
Sevgimiz şarkı olsun.
Tüm benliğimiz mutlulukla dolsun.
SABAHATTİN GENCAL
31. 12. 2003
İşte Bizim Şarkımız

23 Ekim 2010 Cumartesi

Detoks isteyen dua etsin, namaz kılsın

 Detoks isteyen dua etsin, namaz kılsın
İnsanın bedensel beslenmesi kadar ruhsal beslenmesinin de önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, tıp biliminin bir kazanç kapısı haline dönüşmüş olmasından son derece rahatsız.

Eşine danışmayan erkeği akılsız bulan Müftüoğlu, "Ofisimde sürekli Chopen, Beethoven, Mozart çalar, bayılarak dinlerim; ama beni hiç kimse Müslüm Gürses'i, Orhan Gencebay'ı dinlemekten alıkoyamaz." diyor.

22 Ekim 2010 Cuma

SINAV MANYAĞI OLDUK VESSELAM

Hani şu sınava hazırlananlar var. Etrafımızda, yakın çevremizde.
Hah işte onlardan bir tanesi de benim yanımda. Yardımcım Sevgili Yasemin... (bknz.)
Yavrum kafasını bile kaldırmadan ders çalışıyor. Annemin deyimiyle sanki Mısır'a katip olacak :))
Kitaplara gömülmüş, harıl harıl çalışıyor. KPSS'ye girecek. Hani şaibeler nedeniyle Kasım ayına mı ne ertelendi. İşte ona...
Neyse...Çalışacak tabi. Ne yapsın çalışmayıp da? Her yer, herşey sınavla.

10 Ekim 2010 Pazar

LAİKLİK

Laikliğin evrensel bir tanımı yoktur.

Laiklik farklı dinleri barındıran toplumlarda, farklı rejimli toplumlarda, farklı coğrafyalarda farklı farklı tanımlanmıştır. Farklı dönemlerde de farklı tanımlanmıştır laiklik. Laiklik dinleri de, rejimleri de farklı olmayan toplumlarda da farklı tanımlanıyor. Körlerin fili tanımlaması yaygın benzetmesi laiklik için de yapılabilir.

Laikliğin felsefi, siyasi, hukuki ve diğer anlamları üzerinde kör dövüşleri yapılmıştır.

Laikliği salt felsefi açıdan tanımlamaya çalışanlar yalnız insan aklına ve bilime inanmaktadırlar. Dine, vahye inanmamaktadırlar. Herkes ateist olup olmamakta serbesttir kuşkusuz. Ancak bunların bilgi yanlışları da var. Akla önem vermeyen aslı bozulmuş dinlere karşı koyup akla ve insan tekâmülüne inanan batılı aydınlar İslâm dininin akla ve bilime verdiği önemi bilmiş olsalardı felsefi görüşleri yine aynı mı olurdu?

29 Eylül 2010 Çarşamba

KALP KIRMAK

KALP KIRMAK
Lise çağlarında bir delikanlı varmış. Sürekli arkadaşlarıyla kavga yapıp onların kalbini kırarmış. Babası bu durumdan çok rahatsızdır. oğluna;
- "bak oğlum sen çok kavga yapıyorsun. bu kapı senin arkadaşlarının kalbi olsun ve sen  hatanı anlamak için her kavga yapışında bu kapıya bir çivi çak. bunu bir ay sürdür bakalım ne kadar geçimsiz olduğunu anlayacaksın" der.

24 Eylül 2010 Cuma

"YARIN KİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR"

MUTLULUK NE ZAMAN
Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan  hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız. Bundan sonra, ergenlik donemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz. Kendimize,Çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtluk olacağını söyleriz.

27 Temmuz 2010 Salı

KÜÇÜK ŞEYLER


Küçük şeyler...
Küçük bir beden, çoğu kez büyük bir ruha yataklık edermiş.
Ufak balıklar daha lezzetli olurmuş.
Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış, büyük odunlar alevi söndürebilirmiş.
Her küçük şey mutlaka bir işe yararmış.
Sağanak dediğimiz, küçük damlalardan ibaretmiş.
Ufacık bir yağmur, kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş.
Muazzam bir aydınlık, küçük bir delikten görünebilirmiş.

26 Temmuz 2010 Pazartesi

BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN


BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
Tüm arkadaşlarımın, dostlarımın, akrabalarımın Sofraları afiyetli, paraları bereketli, kararları isabetli, yuvaları muhabbetli, kalpleri merhametli, bedenleri sıhhatli, yüzleri mutlu olsun. BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Derviş kaşıkları

Derviş kaşıkları
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine; "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" "Bakın göstereyim" demiş ermiş.

23 Temmuz 2010 Cuma

KALBİM KIRGIN, GÖNLÜM ÜZGÜN

KALBİM KIRGIN, GÖNLÜM ÜZGÜN
Bu yazıyı yazmakla yazmamak arasında çok tereddüt yaşadım. Fakat tüm mutlu anlarımı, üzüntülü anlarımı, kısaca yaşadığım herşeyimi siz değerli okur dostlarımla paylaştığım için yaşadığım bu son ruh halimi de sizlerle paylaşmazsam sizlere haksızlık edeceğimi düşünüp yazmaya karar verdim.

22 Temmuz 2010 Perşembe

KÖTÜ KOMŞU


KÖTÜ KOMŞU

Müslüman, komşunun sıkıntılarına da katlanır. Ona zararı dokunmaz. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

21 Temmuz 2010 Çarşamba

DUA UFKU


DUA UFKU
Dua bir lütuftur anlayana
Umuttur o darda kalana ne mutlu birinden dua alana
Allah'ım sana şükür amin demesini bildik

20 Temmuz 2010 Salı

DİŞİ BAL ARISI


DİŞİ BAL ARISI
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. - Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)
 

19 Temmuz 2010 Pazartesi

BİTMEYEN ÇİLE



BİTMEYEN ÇİLE
Yaşanmış bir aşk hikayesi, bir kadının bitmeyen çilesi, acıyla, ıstırapla geçirilmiş bir ömür. Bir hikaye, bir masal tadında bu sitede,  çok yakında sizlerle.

16 Temmuz 2010 Cuma

BU DÜNYANIN MESELİ


BU DÜNYANIN MESELİ
Bu dünyânın meseli bir ulu şara benzer,

Velî bizim ömrümüz bir tez pazara benzer.


Her kim bu şara geldi, bir lâhza karar kıldı,

Geri dönüp gitmesi gelmez sefere benzer.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

SABIR


SABIR
Sabır bir müminde bulunması gereken en önemli özelliklerden biridir. Allah Sabûr'dur ve sabredenlerle beraberdir.
Sabır müminin güzel hasletlerinden biri olduğu için fazileti yüksek bir ibadettir. Olgun bir sabır mukabilinde Allah çeşitli şekillerde müjdelerde bulunmakta ve sabra teşvik etmektedir (Secde Suresi, 32:24; A'raf Suresi, 7:137; Kasas Suresi, 28:54; Zümer Suresi, 39:10...).

13 Temmuz 2010 Salı

Arı sokması bu rahatsızlığa iyi geliyor


Arı sokması bu rahatsızlığa iyi geliyor
Bilim adamları, arı sokmasından kaynaklanan sıvı zehrin eklem iltihabını tedavi etmeye ve hatta önlemeye yardımcı olduğunu belirlediler.
The Telegraph'ta yer alan habere göre, Brezilya'daki Sao Paulo Üniversitesi'nde görevli araştırma ekibi, arı zehrinin eklem iltihabına yol açan eklemlerdeki zararlı iltihabı kontrol edebildiğini tespit ettiler. Bu zehrin vücutta iltihabı düzenleyen doğal hormonları artıran moleküller içerdiği kaydedildi.

BİR YASTIKTA 46. YIL


BİR YASTIKTA 46. YIL
Acısıyla tatlısıyla, birlikte 46 yılı doldurduk. Birbirimize hayat verdik hem güldük hem ağladık. Hayatta yaşanacak ne varsa birlikte yaşadık, birlikte yaşayacağız. Aşkımız, sevgimiz hiç eksilmeyecek daima artarak devam edecek. Birbirimizi ilk günkü (13.07.1964 ) gibi seviyoruz. SEVECEĞİZ.

(Sevili annem Nurhayat ve babam Sabahattin Gencal evliliklerinde 46 yılı geride bıraktılar. Daha nice senelere hep birlikte inşaallah. SİZLERİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM.)

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Nasibimiz neyse, rızkımız odur!..


Nasibimiz neyse, rızkımız odur!..
Rızık, çok para kazanmak demek değildir, parayı sağlıkla yiyebilmektir. Rızık, ekmek, peynir, bal demek değildir. Rızık, midenin onu kabul etmesidir. Sakıp Sabancı yedi mi bütün malını mülkünü de gitti? Rızkı neyse onu yedi...
Vehbi Koç demişti ki: "Bir simide hasretim!" Hastaydı, yiyemiyordu. Nice zenginler tanırım ki hastalığından dolayı istediklerini yiyemez.
Ben köydeyim, her yer ağaç... Binlerce yaprak var. Hepsinin rızkı var, o rızık gelmese kuruyacaklar. Etrafa bakıyorum. Allah kediye kürk giydiriyor, yılana çok değerli deri veriyor. Bedava... Onun rızkı o! Koyun seri bir halde zehirli otların arasından zehirsizleri bulup yiyor, rızkını buluyor. Kartallar leşleri yer, ortalık tertemiz olur. Solucan lisan-ı halle diyor ki: "Ben acizim, zayıfım". Allah solucana topraktan rızık veriyor. Denizdeki balık diyor ki: "Ben elbise dikemem". Allah balığın elbisesini biçiyor, dikiyor, giydiriyor. Hem de ne elbiseler... Renk renk, süslü...

8 Temmuz 2010 Perşembe

Endonezya Nasıl Müslüman Oldu?


Endonezya Nasıl Müslüman Oldu?

Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:


– Hangi kumaştan sattın?


-Şu kumaştan efendim.


-Metresini kaça verdin?

MİRAC KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN

Rahimdir Allah Rahmandır


"Rahimdir Allah Rahmandır
Mülkün tek sahibi ve hakimler hakimi
ancak O Allahdır.
Attığımız her adım
geçirdiğimiz her dakika O na yaklaştırıyor
bizi:
Verilecek hesabımız var Ona
Üzerimizdeki nimetlerin hesabı
Söylediklerimizin ve söylememiz
gerekirken söylemediklerimizin
Yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın
hesabı...
Bir hayatın hesabı var ve sonra
bir sonsuz hayat bitmek tükenmek bilmeyen
Ölümün öldürüldüğü bir hayat...
Bir yanda bir dünya var
Gözkamaştıran tahtların kurulduğu en güzel
nimetlerin sunulduğu bir dünya
Sözün selam
olduğu bir dünya...
Ve bir yanda insanların azabın
en çetin ve elem verici olanına uğratıldığı
Mideleri kasıp kavuran içeceklerin
sunulduğu
Ateşin ve çığlığın her yanı
sardığı bir dünya
Keşke toprak olsaydım
diye feryat edenlerin dünyası
Sözün eyvah
olduğu dünya...
Ve bilerek yada bilmeyerek bu iki
sonuçtan birine doğru yürüyoruz her birimiz:
Ekiyoruz
biçeceklerimizi
Ellerimiz ayaklarımız
gözlerimiz ve gönlümüz
Hepsi hepsi tanık
oluyor işlediklerimize...
Ve saat yaklaşıyor ve saat
yaklaşıyor
Rabbimiz bize hesabı
kolaylaştır
Senin gazabından yine Senin
Rahmetine sığınıyoruz

Dininle yücelmeyi
dinini yüceltmeyi bize nasip et
Canımızı müslümanlar olarak
al
Ve bizi salihler topluluğu ile
haşret...

Amin, Amin,

Amin..."