Ben erdemden başka zenginlik tanımıyorum. ( İbn-i Sina )

27 Temmuz 2010 Salı

KÜÇÜK ŞEYLER


Küçük şeyler...
Küçük bir beden, çoğu kez büyük bir ruha yataklık edermiş.
Ufak balıklar daha lezzetli olurmuş.
Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış, büyük odunlar alevi söndürebilirmiş.
Her küçük şey mutlaka bir işe yararmış.
Sağanak dediğimiz, küçük damlalardan ibaretmiş.
Ufacık bir yağmur, kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş.
Muazzam bir aydınlık, küçük bir delikten görünebilirmiş.

26 Temmuz 2010 Pazartesi

BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN


BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
Tüm arkadaşlarımın, dostlarımın, akrabalarımın Sofraları afiyetli, paraları bereketli, kararları isabetli, yuvaları muhabbetli, kalpleri merhametli, bedenleri sıhhatli, yüzleri mutlu olsun. BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Derviş kaşıkları

Derviş kaşıkları
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine; "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" "Bakın göstereyim" demiş ermiş.

23 Temmuz 2010 Cuma

KALBİM KIRGIN, GÖNLÜM ÜZGÜN

KALBİM KIRGIN, GÖNLÜM ÜZGÜN
Bu yazıyı yazmakla yazmamak arasında çok tereddüt yaşadım. Fakat tüm mutlu anlarımı, üzüntülü anlarımı, kısaca yaşadığım herşeyimi siz değerli okur dostlarımla paylaştığım için yaşadığım bu son ruh halimi de sizlerle paylaşmazsam sizlere haksızlık edeceğimi düşünüp yazmaya karar verdim.

22 Temmuz 2010 Perşembe

KÖTÜ KOMŞU


KÖTÜ KOMŞU

Müslüman, komşunun sıkıntılarına da katlanır. Ona zararı dokunmaz. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

21 Temmuz 2010 Çarşamba

DUA UFKU


DUA UFKU
Dua bir lütuftur anlayana
Umuttur o darda kalana ne mutlu birinden dua alana
Allah'ım sana şükür amin demesini bildik

20 Temmuz 2010 Salı

DİŞİ BAL ARISI


DİŞİ BAL ARISI
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. - Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)
 

19 Temmuz 2010 Pazartesi

BİTMEYEN ÇİLE



BİTMEYEN ÇİLE
Yaşanmış bir aşk hikayesi, bir kadının bitmeyen çilesi, acıyla, ıstırapla geçirilmiş bir ömür. Bir hikaye, bir masal tadında bu sitede,  çok yakında sizlerle.

16 Temmuz 2010 Cuma

BU DÜNYANIN MESELİ


BU DÜNYANIN MESELİ
Bu dünyânın meseli bir ulu şara benzer,

Velî bizim ömrümüz bir tez pazara benzer.


Her kim bu şara geldi, bir lâhza karar kıldı,

Geri dönüp gitmesi gelmez sefere benzer.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

SABIR


SABIR
Sabır bir müminde bulunması gereken en önemli özelliklerden biridir. Allah Sabûr'dur ve sabredenlerle beraberdir.
Sabır müminin güzel hasletlerinden biri olduğu için fazileti yüksek bir ibadettir. Olgun bir sabır mukabilinde Allah çeşitli şekillerde müjdelerde bulunmakta ve sabra teşvik etmektedir (Secde Suresi, 32:24; A'raf Suresi, 7:137; Kasas Suresi, 28:54; Zümer Suresi, 39:10...).

13 Temmuz 2010 Salı

Arı sokması bu rahatsızlığa iyi geliyor


Arı sokması bu rahatsızlığa iyi geliyor
Bilim adamları, arı sokmasından kaynaklanan sıvı zehrin eklem iltihabını tedavi etmeye ve hatta önlemeye yardımcı olduğunu belirlediler.
The Telegraph'ta yer alan habere göre, Brezilya'daki Sao Paulo Üniversitesi'nde görevli araştırma ekibi, arı zehrinin eklem iltihabına yol açan eklemlerdeki zararlı iltihabı kontrol edebildiğini tespit ettiler. Bu zehrin vücutta iltihabı düzenleyen doğal hormonları artıran moleküller içerdiği kaydedildi.

BİR YASTIKTA 46. YIL


BİR YASTIKTA 46. YIL
Acısıyla tatlısıyla, birlikte 46 yılı doldurduk. Birbirimize hayat verdik hem güldük hem ağladık. Hayatta yaşanacak ne varsa birlikte yaşadık, birlikte yaşayacağız. Aşkımız, sevgimiz hiç eksilmeyecek daima artarak devam edecek. Birbirimizi ilk günkü (13.07.1964 ) gibi seviyoruz. SEVECEĞİZ.

(Sevili annem Nurhayat ve babam Sabahattin Gencal evliliklerinde 46 yılı geride bıraktılar. Daha nice senelere hep birlikte inşaallah. SİZLERİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM.)

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Nasibimiz neyse, rızkımız odur!..


Nasibimiz neyse, rızkımız odur!..
Rızık, çok para kazanmak demek değildir, parayı sağlıkla yiyebilmektir. Rızık, ekmek, peynir, bal demek değildir. Rızık, midenin onu kabul etmesidir. Sakıp Sabancı yedi mi bütün malını mülkünü de gitti? Rızkı neyse onu yedi...
Vehbi Koç demişti ki: "Bir simide hasretim!" Hastaydı, yiyemiyordu. Nice zenginler tanırım ki hastalığından dolayı istediklerini yiyemez.
Ben köydeyim, her yer ağaç... Binlerce yaprak var. Hepsinin rızkı var, o rızık gelmese kuruyacaklar. Etrafa bakıyorum. Allah kediye kürk giydiriyor, yılana çok değerli deri veriyor. Bedava... Onun rızkı o! Koyun seri bir halde zehirli otların arasından zehirsizleri bulup yiyor, rızkını buluyor. Kartallar leşleri yer, ortalık tertemiz olur. Solucan lisan-ı halle diyor ki: "Ben acizim, zayıfım". Allah solucana topraktan rızık veriyor. Denizdeki balık diyor ki: "Ben elbise dikemem". Allah balığın elbisesini biçiyor, dikiyor, giydiriyor. Hem de ne elbiseler... Renk renk, süslü...

8 Temmuz 2010 Perşembe

Endonezya Nasıl Müslüman Oldu?


Endonezya Nasıl Müslüman Oldu?

Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:


– Hangi kumaştan sattın?


-Şu kumaştan efendim.


-Metresini kaça verdin?

MİRAC KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN

Rahimdir Allah Rahmandır


"Rahimdir Allah Rahmandır
Mülkün tek sahibi ve hakimler hakimi
ancak O Allahdır.
Attığımız her adım
geçirdiğimiz her dakika O na yaklaştırıyor
bizi:
Verilecek hesabımız var Ona
Üzerimizdeki nimetlerin hesabı
Söylediklerimizin ve söylememiz
gerekirken söylemediklerimizin
Yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın
hesabı...
Bir hayatın hesabı var ve sonra
bir sonsuz hayat bitmek tükenmek bilmeyen
Ölümün öldürüldüğü bir hayat...
Bir yanda bir dünya var
Gözkamaştıran tahtların kurulduğu en güzel
nimetlerin sunulduğu bir dünya
Sözün selam
olduğu bir dünya...
Ve bir yanda insanların azabın
en çetin ve elem verici olanına uğratıldığı
Mideleri kasıp kavuran içeceklerin
sunulduğu
Ateşin ve çığlığın her yanı
sardığı bir dünya
Keşke toprak olsaydım
diye feryat edenlerin dünyası
Sözün eyvah
olduğu dünya...
Ve bilerek yada bilmeyerek bu iki
sonuçtan birine doğru yürüyoruz her birimiz:
Ekiyoruz
biçeceklerimizi
Ellerimiz ayaklarımız
gözlerimiz ve gönlümüz
Hepsi hepsi tanık
oluyor işlediklerimize...
Ve saat yaklaşıyor ve saat
yaklaşıyor
Rabbimiz bize hesabı
kolaylaştır
Senin gazabından yine Senin
Rahmetine sığınıyoruz

Dininle yücelmeyi
dinini yüceltmeyi bize nasip et
Canımızı müslümanlar olarak
al
Ve bizi salihler topluluğu ile
haşret...

Amin, Amin,

Amin..."

7 Temmuz 2010 Çarşamba

ANLAYIŞ VE CENNET

ANLAYIŞ VE CENNET
Eğer insanlar anlayışlı ve sakin olabilirlerse, cennet de dünya da onların olur.

LAO TZU

6 Temmuz 2010 Salı

ÇAYIN ÖYKÜSÜ


ÇAYIN ÖYKÜSÜ
Bir gün yoksul bir köylü, Söğüt ağaçlarının altına oturmuş,dua ediyormuş.
"Allah'ım! Bir dileğim var senden,eğer olursa tam 9 gün uyumadan dua edeceğim" Diyormuş.
Ve günü gelmiş,dileği olmuş yoksul köylünün.
Tam 9 günde, uyumadan dua etmiş.

4 Temmuz 2010 Pazar

ALLAH VE RESULÜ UĞRUNDA


ALLAH VE RESULÜ UĞRUNDA
Her kim Allah ve resulü uğrunda (dini için, ilim öğren­mek için) hicret niyeti ile evinden çıkar da sonra mak­sadına varmadan ölüm kendisine yetişirse onun müka­fatı Allâhü Teâlâ üzerinedir. Niyet ettiği amelini tamam­lamış gibi mükâfatını tam olarak alır.

3 Temmuz 2010 Cumartesi

KARADUTUN HİKAYESİ


KARADUTUN HİKAYESİ

Bir zamanlar birbirlerine aşık iki genç vardı. Kızın adı Tispe ,delikanlının ki ise Piremus idi. Bunlar yanyana evlerde otururlardı. Birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı ask beslerlerdi. Fakat aileleri görüşmelerini istemezler, birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi.

2 Temmuz 2010 Cuma

HAYIRLI CUMALAR


HAYIRLI CUMALAR
Bir hadîs-i şerîf'te de şöyle buyrulur:
"Cuma namazına gelmeyen kimseyi melekler 'Eyvah, ne oldu, neden geri kaldı?' diye birbirlerine sorarlar. Sonra: 'Allahım, eğer fakirliğinden gelemiyorsa sen ona helâl mal ver. Hastalığından gelemediyse şifa ver. Oyun ve eğlenceye kapıldıysa, ona ibâdetin zevkini tattır...' diye dua ederler."
Cumayı terketmenin uhrevî ceza ve mânevî zararına ise, Resûlüllah Efendimiz şu şekilde temas etmişlerdir:
"Kim özürsüz olarak ve ciddiye almayarak üç cumayı terkederse, Allah onun kalbini mühürler. Allah kimin kalbini mühürlerse, onu cehennemin en alt tabakasına koyar."